27 Ocak 2012 Cuma

GELİŞİM ALANLARI-SAYFA 105-YARATICILIK İLE İLGİLİ ÖYKÜ OLUŞTURMA

HAYAL KIRIKLIKLARI

O gün yaratıcılığımı sanki Everest tepesine çıkan bir dağcının, en tepesinden en aşağı karlar üzerine çakıldığı bir durum olarak değerlendiriyorum. İlkokul 6.sınıftaydım. Aralık ayındaydık. Hava gerçekten çok soğuktu. Hasta olmamak elde değildi. Ki ben de bu havada hasta olmuştum.38 Derece ateş, tir tir titreyen vücudum, midemin bulantısı ve bir hortum gibi akan burnumla okula gidemezdim helalde. Zaten 3 gün devamsızlıkta yapmıştı. Malum yılbaşı geliyordu. Her seneki gibi yılbaşı bizim okulda da partilerle, yılbaşı kartlarıyla ve panolarla renk kazanıyordu. O seneki resim derslerini çok seviyordum. Çünkü o seneki resim derslerimiz önceki 5 seneye göre daha ciddi bir şekilde geçiyordu. Haftada 1 ders olması beni çok üzüyordu. Öğretmenime de bayılıyordum. Ne yazık ki bu haftaki dersi de kaçırmıştım. Haberleri telefondan arkadaşımdan aldım. Bir yılbaşı kartı yapılacağını söyledi. O an sanki dünya durmuştu benim için. Kafamdan birçok yılbaşı kartı şekli geçiyordu. Süsler, pullar, pamuklar, simler… O heyecanla önüme temin bir beyaz kâğıt aldım. Başladım plan çizmeye. Benimkisi çok farklı olmalıydı. Herkesinkinden çok farklı. Değişik olmalıydı öncelikle. Düz bir geometrik şeklin üstüne bir ağaç ve içine bir şiir olmamalıydı. Evet, yılbaşı kartımın bütün hazırlıkları tamamdı. Kabataslak bir kart yapmıştım bile. O hevesle anneme kartımı gösterdim. İlk önce eline aldığında uzun uzun baktı. Nedir bu der gibi. İçindeki kendi yazdığım dilek yazısını görünce anlamıştı ne olduğunu. Biraz değişik bir karttı ama ben çok beğenmiştim. Annem “pek bir yılbaşı kartına benzememiş. Benim bildiğim yılbaşı kartlarının dışında ya ağaç olur ya Noel baba ya da kardan adam. Sen farklı bir şekilde yapmışsın. Böyle yılbaşı kartı mı olur? Nedir bu dışında ki kalıp? “Dedi. Evet, tam da annemin dediği gibi farklı olmaktı benim amacım. Ama sağ olsun annem moralimi bozmakta başarılı olmuştu. Sanki bütün hayallerim bir cam gibi kırılmıştı. Bozulmuş muydum? Evet, bozulmuştum tabii. Ama hiç çaktırmadım bu durumu. Anne aşk olsun bu dışındaki fiyonk ve bilere dileklerde bulunuyor. Sen ne anlarsın ya off. Diyerek kartı elinden aldım ve hızla diğer odaya gittim. Moralimi bozmamalıydım. Öğretmenim ve arkadaşlarım da bayılacaklardı. En azından ben öyle düşünüyordum. Bir sonra ki hafta heyecanla beklediğim resim dersi günü gelmişti. Herkes malzemelerini masanın üzerine çıkarmıştı. Bendeki de ne şanssa öğretmenimiz bu hafta dersimize giremeyecekti. Yerine herhangi bir sınıf öğretmeni girecekti. Ne yazık ki o müthiş fikrimi öğretmenime danışamamıştım. Aslında bu öğretmene de danışabilirdim. İlk önce arkadaşlarımın fikirlerini baktım. Çoğunluğun fikri birbirine benziyordu. Yani dikdörtgen bir kart içene de bir şiirdi. Bir de kendiminkine baktım. Benim ki çok farklıydı. Bazı arkadaşlarım da aynı annem gibi tepki verdi. Evet, benimki biraz farklıydı ama ben yaratıcılığımı kullanmak istemiştim sadece. Çok üzülmüştüm neden böyle tepki vermişlerdi? Her şeye rağmen umudumu kırmamalıydım. En son olarak dersimize giren öğretmene danıştım fikrimi. O da ben olsam böyle yapardım, ama fikrine karışmayım der gibi bir anlama getirdim. Tamam, bu sondu. Artık tamamen hevesim falan kalmamıştı. Şimdi bu sinirle kartımı yırtıp çöpe atmıştım. Getirdiğim malzemelerle başladım “sade” bir şey yapmaya. Yaptım evet ama içime sinmiş miydi? Hayır. Benim aklım hala diğerimde idi.                                                                            Bugünden sonra anladım ki yaratıcılığımızı kullanmak günümüz insanlarıyla pek de mümkün değil. Çünkü insanlar farklı şeyler görmeye alışık değiller. Çünkü herkesi tek tip yapmaya çalışan bir sistemin parçasıyız, farklı düşüncelere, farklı yaşayışlara, farklı görünüşlere karşıyız. İşte bu asıl bizi sadeleştiren… İnsanların bu tür nedenlerle psikolojik olarak zarar görüyorlar ve heveslerini kaybedebiliyorlar, başarısız damgası yiyorlar. Ama bir gün bu insanların bu yaratıcılığı yine bir şekilde ortaya çıkıyor ve kendini gösteriyor. Gözleri parlıyor, çocuklar gibi mutlu olabiliyorlar basit şeylerden ve hala hayallerinin peşinden gitmek istiyorlar fakat acılı biraz. İşte onları biz bu hale getiriyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder