31 Ocak 2012 Salı

YARATICILIK ÖRNEKLERİ

İnternetten bulduğum yurtdışından bazı fotoğrafları sizinle paylaşmak istedim. İnsanlar yaratıcıklarını ne güzelde kullanmışlar. Doğrusu ben hayran kaldım.

REKLAM TANITIMLARI 
 Amerikα'dα bulunαn reklαm αmαçlı İKEA ürünleri ile dekore edilmiş bank.

"Büyük dökülmeleri küçük bir işle bαşαrır."
- Bir havlu mαrkαsının New York'tα yaptığı havlunun emiciliğini göstermek αmαçlı reklam çαlışmαsı. 
* Buhar ve taze kahve kokusu yαyαr.

Durαcell pil reklamı.

Köpek mαmαsı reklamı.

"Bir küçük şişe ne kαdαr temizleyebilir?"

Oreo reklamı.Aslında o bir asansör.Asansör aşağıya indiğinde bardağın içindeki çikolata yukarıdan aşağı iniyor.Daha iyi anlamak için  http://www.youtube.com/watch?v=zxeOCrRBELw&feature=player_embedded
IWC Big Pilot sααti - Otobüs reklamı.
Çikolata tanıtımı ve kamyon 
KAMP ÇADIRLARI

NEFİS TATLILAR 





27 Ocak 2012 Cuma

GELİŞİM ALANLARI-SAYFA 105-YARATICILIK İLE İLGİLİ ÖYKÜ OLUŞTURMA

HAYAL KIRIKLIKLARI

O gün yaratıcılığımı sanki Everest tepesine çıkan bir dağcının, en tepesinden en aşağı karlar üzerine çakıldığı bir durum olarak değerlendiriyorum. İlkokul 6.sınıftaydım. Aralık ayındaydık. Hava gerçekten çok soğuktu. Hasta olmamak elde değildi. Ki ben de bu havada hasta olmuştum.38 Derece ateş, tir tir titreyen vücudum, midemin bulantısı ve bir hortum gibi akan burnumla okula gidemezdim helalde. Zaten 3 gün devamsızlıkta yapmıştı. Malum yılbaşı geliyordu. Her seneki gibi yılbaşı bizim okulda da partilerle, yılbaşı kartlarıyla ve panolarla renk kazanıyordu. O seneki resim derslerini çok seviyordum. Çünkü o seneki resim derslerimiz önceki 5 seneye göre daha ciddi bir şekilde geçiyordu. Haftada 1 ders olması beni çok üzüyordu. Öğretmenime de bayılıyordum. Ne yazık ki bu haftaki dersi de kaçırmıştım. Haberleri telefondan arkadaşımdan aldım. Bir yılbaşı kartı yapılacağını söyledi. O an sanki dünya durmuştu benim için. Kafamdan birçok yılbaşı kartı şekli geçiyordu. Süsler, pullar, pamuklar, simler… O heyecanla önüme temin bir beyaz kâğıt aldım. Başladım plan çizmeye. Benimkisi çok farklı olmalıydı. Herkesinkinden çok farklı. Değişik olmalıydı öncelikle. Düz bir geometrik şeklin üstüne bir ağaç ve içine bir şiir olmamalıydı. Evet, yılbaşı kartımın bütün hazırlıkları tamamdı. Kabataslak bir kart yapmıştım bile. O hevesle anneme kartımı gösterdim. İlk önce eline aldığında uzun uzun baktı. Nedir bu der gibi. İçindeki kendi yazdığım dilek yazısını görünce anlamıştı ne olduğunu. Biraz değişik bir karttı ama ben çok beğenmiştim. Annem “pek bir yılbaşı kartına benzememiş. Benim bildiğim yılbaşı kartlarının dışında ya ağaç olur ya Noel baba ya da kardan adam. Sen farklı bir şekilde yapmışsın. Böyle yılbaşı kartı mı olur? Nedir bu dışında ki kalıp? “Dedi. Evet, tam da annemin dediği gibi farklı olmaktı benim amacım. Ama sağ olsun annem moralimi bozmakta başarılı olmuştu. Sanki bütün hayallerim bir cam gibi kırılmıştı. Bozulmuş muydum? Evet, bozulmuştum tabii. Ama hiç çaktırmadım bu durumu. Anne aşk olsun bu dışındaki fiyonk ve bilere dileklerde bulunuyor. Sen ne anlarsın ya off. Diyerek kartı elinden aldım ve hızla diğer odaya gittim. Moralimi bozmamalıydım. Öğretmenim ve arkadaşlarım da bayılacaklardı. En azından ben öyle düşünüyordum. Bir sonra ki hafta heyecanla beklediğim resim dersi günü gelmişti. Herkes malzemelerini masanın üzerine çıkarmıştı. Bendeki de ne şanssa öğretmenimiz bu hafta dersimize giremeyecekti. Yerine herhangi bir sınıf öğretmeni girecekti. Ne yazık ki o müthiş fikrimi öğretmenime danışamamıştım. Aslında bu öğretmene de danışabilirdim. İlk önce arkadaşlarımın fikirlerini baktım. Çoğunluğun fikri birbirine benziyordu. Yani dikdörtgen bir kart içene de bir şiirdi. Bir de kendiminkine baktım. Benim ki çok farklıydı. Bazı arkadaşlarım da aynı annem gibi tepki verdi. Evet, benimki biraz farklıydı ama ben yaratıcılığımı kullanmak istemiştim sadece. Çok üzülmüştüm neden böyle tepki vermişlerdi? Her şeye rağmen umudumu kırmamalıydım. En son olarak dersimize giren öğretmene danıştım fikrimi. O da ben olsam böyle yapardım, ama fikrine karışmayım der gibi bir anlama getirdim. Tamam, bu sondu. Artık tamamen hevesim falan kalmamıştı. Şimdi bu sinirle kartımı yırtıp çöpe atmıştım. Getirdiğim malzemelerle başladım “sade” bir şey yapmaya. Yaptım evet ama içime sinmiş miydi? Hayır. Benim aklım hala diğerimde idi.                                                                            Bugünden sonra anladım ki yaratıcılığımızı kullanmak günümüz insanlarıyla pek de mümkün değil. Çünkü insanlar farklı şeyler görmeye alışık değiller. Çünkü herkesi tek tip yapmaya çalışan bir sistemin parçasıyız, farklı düşüncelere, farklı yaşayışlara, farklı görünüşlere karşıyız. İşte bu asıl bizi sadeleştiren… İnsanların bu tür nedenlerle psikolojik olarak zarar görüyorlar ve heveslerini kaybedebiliyorlar, başarısız damgası yiyorlar. Ama bir gün bu insanların bu yaratıcılığı yine bir şekilde ortaya çıkıyor ve kendini gösteriyor. Gözleri parlıyor, çocuklar gibi mutlu olabiliyorlar basit şeylerden ve hala hayallerinin peşinden gitmek istiyorlar fakat acılı biraz. İşte onları biz bu hale getiriyoruz.

17 Ocak 2012 Salı

ÇOCUK BESLENMESİ-SAYFA 60-ÖYKÜ OLUŞTURMA

CANIMDAN BİR PARÇA
"Ben FAS'lı bir çocuğun annesiyim. Doğumdan sonra bebeğimin FAS'lı olduğunu öğrendiğimde şoka uğradım. Bir an aklıma o zevkle ve hoşlanarak içtiğim güzel ve keskin kokulu alkoller geldi. Beynime balta gibi saplandı bu düşünceler. Herkesin uyarmalarına özellikle de annemin uyarılarına rağmen bırakamamıştım şu illet şeyi. Nasıl mı başladım bu alkole?14 yaşında eğlenmek için gittiğim barda. Arkadaşlarımın zoruyla gittiğim bu yer hayatımın en kötü başlangıcı oldu şimdi. Herkesin sınırsızca eğlendiğini görünce bende kapıldım bu büyüye. İçtim de içtim. İlk kez oluyordu böyle bir şey. Bende bir kereden bir şey olmaz diyenlerdendim. Kendimi o disko topunun eşsiz görkemine kaptırmış, küçük ışıkların gözüme yansıyan izleriyle keyfime diyecek yoktu. O gün eve gidemedim bile. Anneme bin bir yalan uydurarak arkadaşımla kalmaya ikna ettim. O gün ilkti ama son değildi. Artık her hafta bir yolunu bulup o havalı arkadaşlarımla bir şekilde alkol kullanıyordum. Derken annemde öğrenmiş. Nasıl öğrendiğini o zamanlar çözememiştim ama davranışlarım bunu gayet iyi gösteriyormuş oysaki. Anneme yalvarmıştım babama söylemesin diye. Babam… Babamın neler yapacağını hayal bile edemiyordum. Öldürürdü bile beni. Neyse ki annem çok dirense de aramızda kalmaya söz vermiş ve bana içmeyeceğime, tedavi olacağıma yemin ettirmişti. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bu şey beni kendine günden güne bağlıyordu. Bir aşk gibi. Aşktan da öte başka bir şeydi bu. Okulda alkol konusunu açtığında ve kötü, bağımlılık yapan bir şey olduğunu vurgulayınca yüzümün kızardığını hissediyor ve diğer arkadaşlarımda ki rahatlığı gördükçe hayran kalarak kendimi ezik, hayata yenilmiş görüyordum. Bir derdim var mıydı peki? Hayır, aslında yoktu. Çok şükür ailem yanımdaydı, kendimize yetecek kadar maddi durumumuzda vardı. Benimkisi sadece arkadaş ortamında kendimi kanıtlamam ve havalı yani onlar gibi olmaktı. Okulumu bitirmiş ve üniversiteyi kazanamamıştım. Ailem hayal kırıklığına uğramıştı. Nasıl da güveniyorlardı bana. Annem benim alkol tedavisi olmamı istiyor ama ben bunu istemiyor ve kabullenmiyordum. Neden istemediğimi bile bilmiyordum.20 yaşına geldiğimde madem okumuyorum bende evleneyim düşüncesiyle havalı arkadaşlarımdan biriyle evlendim. Napayım âşık olmuştum, yoksa parasına mı havasına mı tartışılır. Çok mutluydum ailem her ne kadar evlenmeme karşı çıksa da daha sonra yufka yüreklerini bana açmışlardı. Eşim varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Bütün eğlence, coşku, parti, kokteyl onlardaydı. Oda aşırı derece kullanırdı alkol. En yakınındaki insan da kullanır olunca hayır diyemiyordun işte."Hayır" bu kelimeyi söyleyemediğimden olmuştu şimdi bütün bunlar. Hiç geleceğimi düşünmüyor, yataklara düşüp eşimin bana bakmayacağını ve umursamayacağını aileme muhtaç kalacağım ihtimalini bile düşünerek hala devam ediyordum.6 ay önce hamile olduğumu öğrendim. 3 aylık iken gittiğimde aldığım haber hem beni şoka uğratmış hem de mutlu etmişti. Hiç beklemiyordum. Her şeyden habersiz, sağlıklı ve su gibi saf bir meleğim olacaktı. Eşimde bu habere sevinmişti. Kendime bir söz vermiştim. Şu illet şeyi içmeyecektim artık. Eşimden de destek istemiştim. Ama o destek olmak yerine köstek oldu. Aslında onun suçu yoktu. İradesine sahip çıkamıyordu. Aynı benim gibi. Her akşam gelirken elinde siyah poşet içinde aldığı o pahalı, yeni tatlarla alkollü içkiler… Bana görünmeden içse de ben onların buzdolabında olduğunu gördükçe dayanamıyordum. Bir yudum, iki yudum derken bakmışsınız ki fon dip. Doktora kontrole gittiğimde beni uyarıyor, tedaviye ihtiyacınız var dese de ben hala ve hala umursamıyordum. Neyin kafasındaydım ben hala ya? Niye bunları yapıyordum? Neden tedavi olmuyordum? Her ihtimali biliyordum da aslında.6.ayımda okuduğum bir kitap beni etkisinde bıraktı. Günlerce etkisinden çıkamamıştım ve bu etkiyle tedavi için rehabilitasyona başvurdum. Başvurdum da ne değişti. Her şey için çok geçti. Şimdi hastane odasında yatağımda bunları düşündüm ve 8 yılın intikamıyla dolu olan gözyaşım elime düşmüştü. Hiç bir suç yokken benim yüzünden engelli olarak dünyaya geldi. Bir taraftan ağlıyor, bir taraftan nasıl nasıl diye tekrarlıyordum. O anı hiç unutamıyorum. Nasıl unutabilirdim ha? Bu haberi bana eşim ve doktor bey birlikte söylemişti. Söylemişti de nasıl? İşte o anı hatırlamıyorum bile. Eşimde yıkılmıştı zaten. Bebeğimi ilk gördüğüm zaman ki hayal kırıklığımı unutamıyorum. İnsandı evet ama göz kapakları, burnu, dudağı bir bebeğinkinden farklıydı sanki. Ya da bana mı öyle gelmişti. Evet, evet öyleydi. Daha sonra bu hastalık hakkında doktordan bilgi almış, konuşmuştuk bebeğim için. Biliyorum. Normal bir bebek değildi o.Zekâ geriliği olacak, anomaliler olacak, görüntüsü değişik olacaktı. Ama her şeye rağmen onu ben dünyaya getirmiştim ve benim canımdan bir parçaydı. Onu hor göremez, aşağılayamazdım. Zaten buna kalbim izin vermezdi ki. Neyse ki şimdi büyüyor çocuğum. Neler yapıyoruz? Her çocukla yaptığımız şeyleri. Oynuyor, parklara gidiyor, gönlümüzce eğleniyoruz. Şimdi her hafta özel eğitime gidiyor Can. Evet, ismi Can. Canımdan bir parça… Engelli bir çocuk olsa da o benim için en zeki çocuk. İlk başta ne kadar üzülsem de şimdi iyi ki dünyaya gelmiş diyorum.
   Siz siz olun benim gibi hele de küçük yaşlarda alkole başlamayın. Çünkü her şey bir kerelerle başlar ve sonu gelmez. İşte aynı benim hikâyem gibi. Acı ve üzüntülerle dolu.”
                                                                                 
                                                                                   Betül ATEŞ